Honore de Balzac Top Oynayan Kedi Mağazası
1799'da Tours'da doğan Honoré de Balzac, romanlarıyla adını duyurmadan önce birçok işe girdi, çıktı; bu uğurda gençlik yıllarının bir kısmını ve parasını harcadı. "Yaşam demek, gözüpeklik demektir"diyerek hemen bütün ömrünce borçlarından kurtulmak için gözüpeklikle çabaladı durdu; yılmadan uğraştı; yazdı, yazdı. Ama ününün büyümesiyle birlikte borcu da yükselmekten geri kalmadı. Büyük
bir çabayla çalışması ve ünü, ona istediğini getirmiyor, gündelik maddi ve manevi sıkıntılardan,üzüntülerden bir türlü kurtulamıyordu. Bir ara talih ona güler yüz gösterdi, yıllardır pek istediği şey oldu:Honore de Balzac Top Oynayan Kedi Mağazası Madam Hanska'yla evlendi. Ama ardı arkası kesilmeyen çalışmalar, "tiplerinin kaynaştığı"beynini yoruyor; yüreğini ve sağlam, iri yarı vücudunu yıpratıyordu. "İnsanlık Komedyası"nı gören gözleri, günün birinde ölüm tragedyasıyla kapanıverdi. Ölüm, yaşamla korkusuzca çarpışan Balzac'ı, sonunda 1850'de yenmişti.Balzac 1822'den beri yapıt veriyordu. Takma adlarlayayımladığı ilk romanlarında dikkati çeken bir yön yoktu. Değer taşıyan romanlarını 1825'ten sonraki yıllarda yazdı. 1842'de o zamana kadar yazdıklarını"La comédie Humaine" (İnsanlık Komedyası) adı altında topladı; Ama, toplumun tarihini yazmak ve eleştirisini yapmak amacıyla kaleme aldığı bu büyük yapıtını, bu "bir toplumda yaşayan üç, dört milyon kişinin dramı"nı, esininin bolluğuna ve düşlem gücünün zenginliğine karşın, ömrü yetmediği için bitiremedi.İşte, 1829 yılının Eylülünde yazmaya başlayıp 1830'da yayımladığı bu küçük roman da, o büyük yapıtta yer almıştır. Bu da "İnsanlık Komedyası"nın küçük ve acıklı bir parçasıdır.Romanın konusu özgün değil, dahası pek çok kez ele alınmış, şurada burada kim bilir kaç kez tartışması yapılmış, gündelik yaşamda sık sık rasladığımız "düşünce anlaşmazlıkları"dır.Honore de Balzac Top Oynayan Kedi Mağazası Böyle olmakla birlikte Balzac, bunu, o kendisine özgü olan görüş ve anlayış ustalığıyla, yetkin çevre betimlemeleriyle işleyebilmiştir. Değişik eğitimlerle yetişen tipleri, olayın geçtiği çevreyle nasıl da uyumludur. Bay Guillaume'un dış görünüşünün betimi gerçekten çok canlıdır; o, sanki karşımızda duruyor; "Sırtında yakası, etekleri, her yanı hep dörtköşe, maden düğmeli, her giyişinde kendisine neşe veren elbisesi,ayaklarında dörtköşe burunlu iskarpini..." Ressamın portresi de belli ki gerçeklikten alınmış notlarla yazılmış; bir sanatçı ruhunun kayıtsızlığı, avareliği hep onda. "Raffaello'nun kompozisyonlarında ölümsüzleştirdiği dalgın bakışlı güzeller"e benzeyen, bütün yüreğiyle âşık olan saf Augustine'den yararlanarak şunu da belirtmek istiyor: "Seven acı çeker". Yerinde yapılmış ruh çözümlemelerisayesinde romanın kişilerini daha iyi tanıyabiliyor, onların olaydaki davranışlarını daha yakından izleyerek kavrayabiliyoruz.