Skip to main content

Posts

Showing posts from January, 2013

William Irvin Matrix ve Felsefe

Matrix Üzerine Düsünceler Siz olsaydınız hangi hapı seçerdiniz; kırmızıyı mı, yoksa maviyi mi? Cahillik mutluluk mudur, yoksa -ne olursa olsun- hakikati bilmeye deger mi? Matrix'i seyrettigimizde aksiyon ve özel efektlerden etkilen dik, ayrıca zihnimiz sorularla   doldu.Yoksa biz de mi Matrix'in tutsaklarıy dık? Bu film bir Hıristiyanlık propagandası mıydı? Yoksa Budist bir film miydi? Gerçekte bir kasık var mı?King's Üniversitesi'ndeki ögrencilerimden Adam Albert, Matrix'e ilk dikkatimi çeken kisi oldu. Descartes'in kötücül bir cin veya bir düs tarafından aldatılması ihtimali üzerine düsünceleri ile film arasında ki baglantıyı hemen görmüstü. Benim kendi tecrübelerimle ögrenci min-ki, dünyanın çesitli yerlerindeki felsefe profesörleri ve ögrenci leriyle aynıydı. Hatta PhilosophyNow dergisi ögrenciler arasında bir kompozisyon yarısması düzenledi: Konu: Hangi hapı seçerdiniz? Niçin?Bu kitapta profesörler ögrenci lerinin açtıgı yolu izliyorlar. Her yazar filmin

Wilhelm Reich Dinle Küçük Adam

DİNLE KÜÇÜK ADAM, bilimsel bir belge değil, konusu insan olan bir çalışmadır. 1954 yılı yazında, yayımlanma amacı güdülmeden, Acun-sal Yaşam Enerjisi Kurumu Belgelikleri için yazılmıştır. Bu kitap, birkaç onyıl boyunca, sokaktaki Küçük Adamın kendine neler yaptığını önce çocuksu bir saflıkla, daha sonra büyük bir şaşkınlıkla ve nihayet dehşet içinde izleyen bir doğabilimci ve tıp doktorunun içindeki fırtınaların ve çatışkıların ürünüdür: Sokaktaki Küçük Adam, nelere katlanmak durumunda kalmakta, nasıl isyan etmektedir? Düşmanlarını el üstünde tutmasının, dostlarınıysa öldürmesinin sebepleri nelerdir? Bu Küçük Adam, «halkın bir temsilcisi» olarak, belli bir gücü ele geçirdiği durumlarda bu yetkisini nasıl boşa harcamakta, ziyan etmekte, yanlış kullanmaktadır? Neden, aynı gücü daha önce elinde bulunduran ve onu, Küçük Adamı ezmek için kullanan üst tabakaların sadist bireyleri gibi davranmakta, eline geçirdiği o yönetme gücünü nasıl

Tyanalı Apollonius Yoksul Tanrı

Tyanalı Apollonius'un yaşam öyküsünü çocukluğumda "büyüklerimden" dinlemiştim. Bana bu dinlediklerimden hiç kimseye söz etmemem gerektiği de tembihlenmiş-ti. (1951)Kemerhisarlı Apollonius'un "hayatını" yazmayı hep istedim.Son 35 yıl içinde belge ve bilgi topladım. Çocukluğumda dinlediğim Apollonius'un ya da Araplar'ın arasındaki adıyla Balinius/Balyonos'un olağanüstü yaşamını yazmak altmış yadımdan sonra nasip oldu. Buna da şükür. Bu olağanüstü ermişin Türkiye'de ilk kez yayınlanan hayatı ve eserleri umarım ilgi çeker. Kaldı ki, Apollo-nius, bizden biridir.Anadolulu bilge bir kişidir. Apollonius'un doğum yeri olan Tyana Kenti, Antik dönemde Geç Hitit İmparatorluğu'nunBaşkenti olan Tuvana idi. Dolayısıyla ataları itibariyle Apollonius, son/geç Hititler'le bağlantılıydı. İşte bu geç Hititli ermiş önümüzdeki yıllarda özellikle Hıristiyan Alemi'nde adından en çok söz edilecek kişidir. Bu kitap yazarlık yaşamımın 40. yılında h

Tommaso Campanella Güneş Ülkesi

Tommaso Campanella (1568-1639), düşüncelerini yirmi yedi yıllık hapis hayatıyla ödemiş bir düşünce kahramanıdır. Onun yaşadığı dönem, Avrupa katolik dünyasının parçalanmaya başladığı, modern dünyayı hazırlayan politik, ekonomik ve kültürel olayların oluştuğu günlere rastlar. Daha XIV. ve XV. yüzyıllarda, katolik Kilisesinin katı dogmalarına, büyük ve haksız zenginliğine, derebeylik düzeninin kötülüklerine karşı, çeşitli tarikatların önderliğinde, yer yer baş gösteren ayaklanmalar Avrupa'yı baştan başa saran bir nitelik kazanmıştı. Bir yandan Kilisenin, bir yandan da kral kuvvetlerinin bastırıp ortadan kaldırdığı bu tarikat ayaklanmaları, başka başka yerlerde, başka adlarla yeniden örgütlenip harekete geçiyordu.İşte, Bohemya'da uzun süre etkin olan Picard'lar ya da Adamist'ler! İşte, İtalya, Fransa ve Almanya'da «insanın bu dünyada mutlu olmasını» isteyen Beggard'lar! İşte, İngiltere'deki Wyclif'çiler, orta Avrupa'daki Hus'cular! Bütün bu tar

Tolstoy Hz. Muhammed

İnsanların bilmesi gerekenler Tolstoy'un İslâm peygamberi Hz. Muhammed'in hadisleriyle ilgili risalesi (kitapçığı), uzun yıllardır Türkiye'de yayıncılar arasında bilinen, ama okuyucuya sunulamayan gizemli bir eserdi. Çünkü Tolstoy gibi dünyaca ünlü bir yazarın Hz.Muhammed'in sözlerine ilgi duyması ve bunu derleyip Rus halkıyla paylaşmak adına yayımlaması inanç ve kültür dünyası içinde alabildiğine önemliydi. Tolstoy'un Hindistanlı alim Abdullah El-Sühreverdi tarafından hazırlanan "Hazret-i Muhammed'in Hadisleri" kitabından derleyip seçtiği hadislerden oluşan kitapçığı, orijinaliyle birlikte ortaya çıkartmak ve basmak ciddi çabalar ve araştırmalar gerektirdi bizim için. Tolstoy'un yalnızca İslâm peygamberinin hadislerini derleyip kendi imzası ile basıp yayımlamasının bile ne kadar önemli olduğunu bilmemize rağmen, bu kitapçığı destekleyen unsurlarla, var olan derlemeyi bir proje haline getirmenin daha iyi olacağını düşündük.Ve Tolstoy'un Müsl

Thea Alexander M.S. 2150

Dün gece bir başka zamanda - bir başka yerde - bir başka bedende uyandım! Tatlı mavi bir gökyüzünün altında, küçücük bir çimenliğin ortasında yatıyordum. Çıplak bedenim ürperiyordu. Ne hoş bir özgürlük! Ayağa sıçradım, koşuyordum, hiç yorgunluk duymadan koşuyor, koşuyordum. Yine iki bacağım olduğunu fark edince gözlerim sevinç yaşlarıyla doldu. Dört yıl önce Vietnam' da yitirdiğim bacağım geri gelmişti. Bedenim sağlamdı, kusursuzdu, yara izlerim yok olmuştu! Düş mü görüyordum?Bir patika boyunca koşuyordum, birden önümde ışıltı saçan gerçek bir kadın belirdi. "Seni uzun süredir bekliyordum Jon Lake" dedi, "Adım Lea." Dilegetiremediğim düşüncelerimi yanıtlayarak "İki Jon Lake var" diye açıkladı, "biri 1976'da uyuyor, diğeri burada M.S. 2150 yılı diyebileceğin bir zamanda bu kadar hoşlandığın bir bedenle -senin o eşsiz elektronik varlığını, yani gerçek 'sen'i barındıran astral ya da ruhsal bedeninle yanımda duruyor." "Burada

Sigmund Freud Totem ve Tabu 2

Psikanaliz görüşünü manevi bilimlere uygulamaya çalışan incelemelerin her iki alana da eşit davranamaması kaçınılmaz bir eksikliktir. Onun için bu incelemeler uzmanları yüreklendirme, araştırmalarını yaparken kendilerine yararlanacakları düşünceler esinleme görevine özgü kalmaktadır.Bu eksiklik, animizm denen koca alanı incelemeye çalışan böyle bir denemede özellikle kendini şiddetle duyumsatır.(1)Animizm, dar anlamında, ruhla ilgili kavramlar kuramı, geniş anlamındaysa, genellikle tinsel varlıklar kuramıdır. Animatizm, yani dışarıdan cansız görünen doğanın ruhlandırılması (canlandırılması), içine animalizmi ve manizmi de alan daha geniş bir bölümdür. Önceleri belirli bir felsefe sistemi için kullanılan animizm terimine bugünkü anlamını veren E. B. Tylor olmuştur.(2)Gerek geçmişte, gerekse zamanımızda yaşayan ilkellerin doğa ve dünya üzerine çok dikkate değer görüşleri kavranmaya çalışılırken bu terimler kullanılmaya başlanmıştır.Bu ilkel insanlara göre dünya insanlara iyili

Sigmund Freud Totem ve Tabu 1

İlkel insanı, geçirmiş olduğu gelişim evreleriyle tanıyoruz; yani biz ilkeli bize bırakmış olduğu cansız anıtlar ve araçlarla, sanatıyla, dinsel ve masalsı, efsanevi ve düşsel öyküleriyle, yaşam üzerine düşüncelerine ilişkin bize ya doğrudan doğruya ya da dolaylı yoldan gelen bilgilerle ve sonuç olarak bizim bugünkü âdetlerimizde arta kalmış bir durumda yaşayan düşünce biçimleriyle tanırız. Üstelik bir anlamda o hâlâ bizim çağdaşımızdır, öyle kimseler vardır ki, biz onları hâlâ kendimizden çok ilkel insana daha yakın sayarız ve onlarda eski insanın doğrudan doğruya asıllarını ve temsilcilerini seçebiliriz. Vahşi ve yarı vahşi dediğimiz insanlar hakkında böylece bir yargıda bulunabiliriz. Onların ruh yaşamının bizim için özel bir önemi vardır; çünkü onların ruh yaşamında kendi gelişimimizin iyi korunmuş ilk evresini buluyoruz. Bu varsayım doğruysa, etnografyanın bize öğrettiği "ilkel insan psikolojisi'' ile psikanaliz

Selahattin Hilav Diyalektik Düşüncenin Tarihi

Milattan önce 535-475 yaşadığı sanılan Heraklietos Efesli bir aristokratın oğludur. Kendisi bir ayaklanmaya katılmış ve başarısızlığı üzerine Artemis tapınağına kapanarak Dünya ile ilgisini kesmiştir. Heraklietos insanı bir nesne olarak ilk defa ele almıştır. Ve ben kendimi alıyorum demiştir. Heraklietos’a göre evrendeki herşey değişikliğe uğrar.Bozulmayan hiçbir şey yoktur. Aynı ırmağa iki kez giremezsin. Çünkü her seferinde geçen başka bir sudur.İnsan ruhu da son derece incelmiş ve arınmış bir ateş unsurudur. Kuru akıl daha bilge daha akıllıdır. Rutubet ruhun ateşini kararttığı zaman akıl gücünü kaybeder. Sarhoşluk bu durumun en iyi örneğidir. ZENON Aristotelese göre diyalektiğin babası Heraklitos değil Elealı Zenondur. Zenonun diyalektiği özdeşlik ve negatiflik ilkesi üzerine dayanır. Zenon sadece varlığın varolduğunu ve varolmayanın varolmadığını ileri sürer. Zenona göre evrende gördüğümüz çokluk ve çeşitlilik aslında özle ilintisi olmayan temelsiz görünüşlerdir. Zenon harek

Platon Mektuplar

Platon'dan Dionysios'a. İyilikler,Yanınızda geçirdiğim uzun yıllar boyunca, devlet yönetimi işlerinde herkesten çok bana başvurduğunuz halde, bütün nimetlerden siz yararlanıyor, bense birçok kara çalmayla karşılaşıyordum; ama, sizin yaptığınız kıyıcılıkların benim razı olmamla olabileceğine kimsenin inanmayacağını bildiğimden, bu kara çalmalara, ağır olmalarına karşın, katlanıyordum. Devlet yönetimini sizinle paylaşanlar, çoğunu yardım ederek cezalardan kurtardığım kimseler, bana bu yolda tanıklık ederler. Birçok kez, kesin ve tam erk vererek devletin başına getirdiğiniz beni, bir dilenciye bile yapılmayacak aşağılamalarla yanınızdan kovdunuz; bunca yıl aranızda kaldığım halde, hemen gemiye binip uzaklaşmamı istediniz.Ben artık, beni insanlardan biraz daha uzaklaştıracak bir ömür sürmeye karar verdim. Sen de, ey Tyrannos Dionysios, yapayalnız kalacaksın. Gezim için verdiğin o bol parayı, sana bu mektubumu getiren Bakkheios geri verecektir. Bu para yolculuk giderlerimi ka

Platon Devlet Adamı

Eski Yunanca özel adların yazılışı hakkında not Yunan eserlerinin çevirisinde tanrı, insan ve ülke adlarını, asıllarındaki gibi yazmayı uygun bulduk;bunun için de bugün Avrupa ülkelerinin hemen hepsinde kullanılan çevriyazı yöntemini aldık.Yunancanın her harfi, aşağıdaki cetvelde gösterildiği gibi, tek veya çift harfle karşılanmıştır. "Th" ve "kh" gibi çift harfleri kullanmaya gerek vardı; çünkü Yunancanın Q'sını da, T 'ını da "t" ilegösteremezdik, ikisini ayırmak zorunluydu. "X" için de yalnızca "h" harfini alsaydık Yunancada bazan sesli harflerin önüne gelen ( ' ) işareti ile karışabilecekti."Ph" çift harfine gelince, Yunanca'nın F harfini Avrupalılar öteden beri böyle gösterirler; eski Romalılar da öyle göstermişler; demek ki o harfin söylenişi Romalıların "ƒ" harfinin söylenişine tümüyle uymuyormuş. Romalılar ve bugünkü Avrupa ülkeleri, Yunanca'nın X harfini de "x" ile gösterirl

Platon Devlet

Devlet, elimizde bulunan el yazmalarında 10 kitaba ayrılmıştır. Fakat bu ayırma Platon'un kendisinden değil, İmparator Tiberius zamanında yaşamış olan astrolog ve filozof Trasyllos'tan kalmadır.Platon'un, eseri nasıl böldüğünü bilmiyoruz. Eserin 10 kitaba ayrılmış olması, onun kuruluşuna iyi uymuyor. Yalnızca I'inci ve X'uncu kitaplar, fikir bakımından, bir bütün meydana getirmektedir.I'inci kitap, örneğin Lakhes ve Lysis gibi, aporetik yani çıkmazlı denen diyaloglara pek benzer. Bu gibi diyalogları ötekilerden ayıran taraf, bunlarda bazı kavramlara, -Lakhes'te cesarete, Lysis'te dostluğa ait birtakım tanımların arka arkaya gözden geçirilmesi, fakat ele alınan sorunun özünün bununla ortaya çıkarılamamasıdır. Bu diyalogların sonucu olumsuzdur; bir aporia'ya, bir çıkmaza varılır. Bunun gibi, devletin 1'inci kitabında da doğruluğun bazı tanımları arka arkaya ele alınmaktadır. Hepsi için şu anlaşılmaktadır ki, bunlar, doğruluğun özünü tam olarak k

Paul Strathern 90 Dakikada Nietzsche

Nietzsche’yle beraber felsefe tehlikeli bir boyut kazanıyor. Gerçi daha önce de tehlikeli olmuştu, ama başka nedenlerden dolayı. Nietzsche’den önceki yüzyıllarda felsefe, filozoflar için tehlikeliydi, oysa Nietzsche’yle beraber herkes için tehlikeli olmaya başladı.Kendisini sonunda zihinsel bir bulanıklığın içine düştü. Geç dönem yazılarındaki söylemleri bunun habercisiydi zaten. Ne var ki tehlikeli fikirleri hastalığının başlangıcından çok önce ortaya çıktı.Nietzsche’nin fikirleri zihinsel bozukluklarıyla bağıntılı değil. Onlar, 20. Yüzyılın ilk yarısında Avrupa için korkunç sonuçlar doğuran ve iflah olmaz belirtileri günümüzde Balkanlarda ve Doğu Avrupa’da yeniden görülen kolektif bir cinnetin öncüleri oldu. Aslında Nietzsche’nin felsefesi, felsefe olarak adlandırılması pek de haketmiyor. – ister üstinsandan, ister sonsuz geri dönüşten (yaşamımızı mutlak sonsuza dek tekrar ve tekrar yaşayacağımıza dair düşünce) veya (anlamını Goethe, Napolyon veya kendisi gibi “büyük adamları”ya

Orhan Hançerlioğlu Düşünce Tarihi

Orhan Hançerlioğlu Düşünce Tarihi  GÖK BOSLUĞUNDA BİR DÜNYA. Milyonlarca yıl önce, gök bosluğunda sıcak bir gaz bulutu belirdi. Bu bulut,uzun bir gelisme sonunda dünyamız olacak. Biz insanlar, acı ve tatlı bütün serüvenlerimizi onun üstünde yasayacağız: Öykümüz, günesin parlak ısıkları altında renklenen bu bulutla baslıyor. Sıcaklığın bulutumuzdaki hidrojen ve oksijen biresimini göğe uçurduğunu varsayıyoruz. Yasamımızın gerçeklesmesi için gereken su kalın bir bulut halinde dünyamızı çevrelemis olmalı. Yoksa dünyamız soğuyamazdı. Bu, öylesine kalın bir buluttu ki günes ısınlarının dünyamıza ulasmasına engel oluyordu. Orhan Hançerlioğlu Düşünce Tarihi  Dünyamız karanlıktı, bundan ötürü de soğuması hızlanmıstı.Soğuma, milyonlarca yıl sürmüstür herhalde. Isı, kaynama derecesinin altına düstüğü zaman, dünyamızı çevreleyen bulut sağanaklar halinde bosanmaya baslamıstır. Böyle olmasaydı suyu nereden bulabilirdik? Dünyamızdaki bosluklar sularla

Mustafa Namık Küçük Felsefe Tarihi

Felsefe derslerinde karşımıza çıkan güçlüklerden birisi de bilhassa ruhiyatta, ahlâkta, bediiyatta, hattâ kısmen mantıkta, hâdiselerin tasnif ve tavsifinden sonra, onları şümullü bir nokta etrafında toplıyan nazariyeleri anlatmaktadır.Çünkü her filozofun hâdiseleri izah şekli kendi mezhebine ve bu da meydana geldiği tarihî ve binaenaleyh içtimai âmillere bağlıdır. Bunlar hakkında en muhtasar malânıatı olmıyan talabeye onların bir cüzü olan nazariyeyi hakkile ve tamamile anlatmak imkânsız olmasa bile, imkândan pek çok uzak bulunmaktadır. Mustafa Namık Küçük Felsefe Tarihi   Bir de programı ikmal etmek zarureti her hangi bir bahis üzerinde fazlaca durmağa engel olmaktadır. Bu güçlükler bizzat derslerimde görüldüğü ve bunun IÇIM İstanbul Erkek lisesinde serbest mesai saatlerinde bunun imkân derecesinde izalesine çalışddığı gibi, benden her kaide çok kıymetli olan aziz arkadaşlarımın talebesi ipin. da^et olunduğum imtihanlarında da bilfiil önümüze çıknuşur.Programlarımızın hemen harfiye

Jostein Gaarder Sofie'nin Dünyası

Jostein Gaarder Sofie'nin Dünyası  Sofi Amundsen okuldan eve geliyordu. Yolun bir kısmını kız arkadaşı Jorün'le yürürken, robotlardan bahsetmişlerdi. Jorün'e göre insan beyni gelişmiş bir bilgisayar gibiydi. Sofi ise pek emin değildi bundan. İnsanın bir makineden, daha öte bir şey olması gerekmez miydi?Büyük süpermarketin orada ayrılmışlardı. Sofi geniş bir alana uzanan tek katlı evlerdenbirinde oturuyordu. Evleri, Jo-rün'lerin evinden iki misli daha uzaktı okula. Ardında başka ev olmayıp derin bir orman başladığından, Sofi'ye evleri dünyalın ta en ucundaymış gibi geliyordu.Sofi Yonca Sokağı'na saptı. Sokağın en dibinde "Kaptan Virajı" denen bir dönemeç vardı. Bu yoldan cumartesi pazar günleri dışında pek geçen olmazdı.Mayıs'm ilk günlerinden biriydi.  Jostein Gaarder Sofie'nin Dünyası  Bazı bahçelerde meyve ağaçlarının dibinde öbek öbek nergisler açmıştı. Ağaçlar yeşil, ince bir örtüye bürünmüşlerdi. Her şeyin yılın bu vaktinde büyüyüp

Jack Ensign Addington % 100 Düşünce Gücü

Jack Ensign Addington % 100 Düşünce Gücü îş hayatında faal bir avukat olarak geçirdiğim on altı yıl ve insanın gerçeği konusunda konferanslar vererek harcadığım yirmi yıl bana bir şey öğretti: İnsan kendisinin en büyük düşmanıdır.Bu süre içerisinde en azından yirmi bin sorunlu insanla görüştüm. Hepsi de kendi sorununun benzersiz olduğunu düşünüyordu,ama benim gözümde hepsinin derdi aynıydı.Bunların hepsi de farklı nedenlerle kendilerini ve hayatta başarılı olma kapasitelerini küçük gören, kendilerini sonuca götürecek doğru yollara düşüncelerini yönlendirmekte başarısız olan, hayatın kendilerine karşı olduğunu düşünen, oysa aslında kendi kendilerine karşı olan insanlardı. Kişi denemeye istekli olursa her zaman geçerli olabilecek bir bilinç yasası keşfettim. Kişi düşünce tarzını değiştirmeye istekli olup bilinçaltına yeni, bilinçli yönler verdiğinde,yaşamında ani bir değişim oluyordu. Jack Ensign Addington % 100 Düşünce Gücü   William James, bu gerçeği geçen yüzyılın sonlannda k

Top Oynayan Kedi Mağazası - Balzac

Honore de Balzac Top Oynayan Kedi Mağazası  1799'da Tours'da doğan Honoré de Balzac, romanlarıyla adını duyurmadan önce birçok işe girdi, çıktı; bu uğurda gençlik yıllarının bir kısmını ve parasını harcadı. "Yaşam demek, gözüpeklik demektir"diyerek hemen bütün ömrünce borçlarından kurtulmak için gözüpeklikle çabaladı durdu; yılmadan uğraştı; yazdı, yazdı. Ama ününün büyümesiyle birlikte borcu da yükselmekten geri kalmadı. Büyük bir çabayla çalışması ve ünü, ona istediğini getirmiyor, gündelik maddi ve manevi sıkıntılardan,üzüntülerden bir türlü kurtulamıyordu. Bir ara talih ona güler yüz gösterdi, yıllardır pek istediği şey oldu: Honore de Balzac Top Oynayan Kedi Mağazası   Madam Hanska'yla evlendi. Ama ardı arkası kesilmeyen çalışmalar, "tiplerinin kaynaştığı"beynini yoruyor; yüreğini ve sağlam, iri yarı vücudunu yıpratıyordu. "İnsanlık Komedyası"nı gören gözleri, günün birinde ölüm tragedyasıyla kapanıverdi. Ölüm, yaşamla korkusuzca ça

Georges Politzer Felsefenin Temel İlkeleri

Georges Politzer Felsefenin Temel İlkeleri SIK SIK şöyle denir: Georges Politzer her şeyden önce Gülüştür. Meydan okumanın Gülüşü; başkaldırmanın değil, devrimcinin Gülüşü; anarşistin değil, tarihin mahkumiyet hükmünden kurtulmak için eski dünyanın güçleriyle açıkça alay eden marksistin Gülüşü. Zincirler içinde, Pucheu'nün karşısında, Gestaponun işkenceleri içinde bile, galip gelenin Gülüşü; infaz mangasının karşısında, galip gelenin Gülüşü.Georges Politzer, 1903'te doğmuştu. Macaristan'ın kuzeyindeki küçük bir kentte, Navyvarod'da dünyaya gelmişti;ama, 17 yaşında, gerici bir iktidarın eline düşen babasınakıymış olan bu ülkeyi terketmek zorunda kalmıştı. Fransa'yıseçmişti; zekasının ve yüreğinin yaptığı bir seçimdi bu; çünkü tepeden tırnağa Fransızdı. Fransız esprisinin pırıltılarını kimse ondan daha iyi anlatmamıştır. Fransız dilini, baba ocağında, Voltaire'i ve Diderot'yu okuyarak öğrenmiştir; ve Quartier Latin'de felsefe hocalığına dek bütün un

Friedrich Wilhelm Nietzsche Tanı

Bu kitapta bir “yeraltı çalışanını” bulacaksınız; burgulayan, kazan, toprağın altını oyan bir kimseyi. Friedrich Wilhelm Nietzsche Tanı   Onu ancak böyle bir dip çalışmasını görecek gözleriniz varsa görebilirsiniz: Işığın ve havanın her uzun süreli eksikliğiyle birlikte ortaya çıkan sıkıntı, kendini aşırı derecede göstermeden ne denli yavaş, ihtiyatlı ve yumuşak bir inatçılıkla ilerliyor o. Kendisinin bu karanlık işinden memnun olduğunu söyleyebilirsiniz. Ona bir inan yol gösteriyor, bir teselli ödüllendiriyor gibi gözükmüyor mu? Belki de kendi uzun karanlığının olmasını istiyor, anlaşılmazlığının, gizliliğinin, gizemliliğinin. Çünkü kendisinin neye sahip olacağını da biliyor: kendi sabahına, kendi kurtuluşuna, kendi tan kızılına?... Mutlaka geri dönecek. Ona aşağıda ne yaptığını sormayın. Görünürdeki bu Trophonios ve yeraltılı yeniden “insan olunca” size onu kendisi söyleyecek. Onun gibi bu kadar uzun süreyle köstebek olunca insan, yalnız olunca,

Friedrich Wilhelm Nietzsche Kişi Nasıl Kendisi Olur

Bu yakında insanlığın karşısına, şimdiye dek ona yöneltilmiş en çetin istekle çıkacağımı göz önüne alarak, önce kim olduğumu söylemeyi gerekli buluyorum. Aslında bilinmeliydi bu: “Kimliğimi saklamış” değilim çünkü. Ama ödevimin büyüklüğü ile çağdaşlarımın küçüklüğü arasındaki oransızlık şuradan belli ki, beni işitmediler, görmediler bile. Ben kendime açtığım krediyle yaşıyorum; belki yaşadığım da bir önyargı yalnızca?... Yaşamadığıma kendimi inandırmam için, yazları Ober-Engadin’e gelen “aydınlar”dan bir tekiyle konuşmam yeter. Friedrich Wilhelm Nietzsche Kişi Nasıl Kendisi Olur   Bu koşullar altında, alışkanlıklarımı, içgüdülerimin gururunu aslında ayaklandıran bir ödev düşüyor bana, şunu söylemek düşüyor: Dinleyin! Ben falancayım. Başkasıyla karıştırmayın beni herşeyden önce!Örneğin, hiç de umacı değilim ben, bir töre canavarı değilim. Üstelik şimdiye dek erdemli diye saygı gören insan türüne tam karşıt bir yaradılıştayım. Söz aramızda, bana öyle geliyor ki, gururumu asıl okşay

Ecco Homo - Friedrich W Nietzsche

Bu yakında insanlığın karşısına, şimdiye dek ona yöneltilmiş en çetin istekle çıkacağımı göz önüne alarak, önce kim olduğumu söylemeyi gerekli buluyorum. Aslında bilinmeliydi bu: “Kimliğimi saklamış” değilim çünkü. Ama ödevimin büyüklüğü ile çağdaşlarımın küçüklüğü arasındaki oransızlık şuradan belli ki, beni işitmediler, görmediler bile. Ben kendime açtığım krediyle yaşıyorum; belki yaşadığım da bir önyargı yalnızca?... Yaşamadığıma kendimi inandırmam için, yazları Ober-Engadin’e gelen “aydınlar”dan bir tekiyle konuşmam yeter. Bu koşullar altında, alışkanlıklarımı, içgüdülerimin gururunu aslında ayaklandıran bir ödev düşüyor bana, şunu söylemek düşüyor: Dinleyin! Ben falancayım. Başkasıyla karıştırmayın beni herşeyden önce! Örneğin, hiç de umacı değilim ben, bir töre canavarı değilim. Üstelik şimdiye dek erdemli diye saygı gören insan türüne tam karşıt bir yaradılıştayım. Söz aramızda, bana öyle geliyor ki, gururumu asıl okşayan da bu. Feylosof Dionysos’un çömeziyim ben; ermişolmak

Friedrich Wilhelm Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt

Zerdüşt otuz yaşında yurdunu ve yurdunun göğünü bırakıp dağlara çıktı. Orada ruhunun ve yalnızlığının tadını çıkardı ve on yıl bundan bıkmadı. Ama en sonu gönlünde değişim oldu ve sabah tanla kalktı, güneşin karşısına geçti ve ona şöyle dedi: "Ey büyük yıldız ! Aydınlattıkların olmasaydı, nice olurdu senin mutluluğun ! Friedrich Wilhelm Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt On yıldır mağaramın üstüne yükselir durursun:ışığından ve yolculuğundan bıkardın ben olmasaydın, kartalım ve yılanım olmasaydı !"(Nietzsche, Zerdüşt'ün giriş kısmında -belki biraz da alay ederek - insanın en büyük yanılgılarından birine değiniyor. Antropomorfizm: insanın kendi dışındaki dünyadan anlam çıkarma ve onu kendine benzetme alışkanlığı. Dindarlar da çok sık kullanırlar bu varsayımı. Yani,eğer bizler - biz bilinç sahibi insanlar - olmasaydı, güneşin ve diğer şeylerin varlıklarının da bir anlamı kalmazdı. Karl Marx bu anlayışa karşı çıkacak ve şu hükme varacaktır: "Nesnel dünya onu algılay

Yeni Atlantis - Francis Bacon

Francis Bacon 22 Ocak 1561'de Londra'da doğdu. Babası Sir Nicholas Bacon Kraliçe Elizabeth'in Mühür Lordu, annesi Ann ise Sir Anthony Cook'un kızlarından biriydi. Daha çocukken çok ciddi davranması nedeniyle Kraliçe Elizabeth, onu "Küçük Mühür Lordu" diye çağırırdı. Bir öyküye göre bir gün kraliçe kendisine kaç yaşında olduğunu sormuş. Francis Bacon Yeni Atlantis  Bacon da "Haşmetmeabınızın uğurlu saltanatından iki yaş daha genç" yanıtını vermişti. 1573 yılının Nisanında Cambridge Üniversitesi'ne gönderilmiş ve on altı yaşına kadar orada okumuştur. Öğrenimi sırasında Aristo felsefesinden hoşlanmamaya başlamıştı. "Filozofun değersizliğinden dolayı değil, felsefesinin verimsizliğinden, yalnızca tartışma ve kavgalara yol açmasından, insan yaşamı için yararlı yapıtlar yaratma bakımından kısır olmasından dolayı" beğenmediğini söylüyordu. Yaşamı boyunca hiç değiştirmediği bu kanısı, onun daha sonraki felsefi durumunu belirlemede önemli rol

Fikret Başkaya Paradigmanın İflası

 Türkiye iki yüzyılı aşkın bir zamandan beri Batı gibi olmak için onu taklit ediyor. Küçük bir azınlığın "refahı" pahasına, giderek insanlığın varoluş koşullarını ortadan kaldıran burjuva uygarlığının "ayrıcalıklı" ülkelerine benzemek istiyor. Fikret Başkaya Paradigmanın İflası Öyle bir burjuva uygarlığı ki: "Sahiplerinin çıkarma olarak sermayenin genişletilmiş yeniden üretimini sağlıyor da, bir bütün olarak toplumun basit yemden üretimini sağlıyamıyor."(1) Her dönemde iktidarı ele geçirenler, "kurtuluş reçetesinin" ceplerinde olduğunu ve beş-on yılda sorunların çözüme kavuşacağım söylüyorlar. Ne var ki, beş-on yıllların sonu bir türlü gelmiyor. Hedef, ufukta bir çizgi gibi hep uzaklara kayıyor. Üstelik Latince deyimdeki gibi(**) uzaklaştıkça prestiji artıyor. Mustafa Reşit Paşa'nın 3 Kasım 1839'da Gülhane Parkı'nda okuduğu Tanzimat Fermanı'nda (Hatt-ı Hümayun): "Memleketimizin coğrafi durumuna, münbit topraklarına ve ha

Etienne Gilson Tanrı ve Felsefe

Batı kültür tarihinin her bölümü Yunanlılarla başlar. Bu hüküm, mantık, bilim, sanat, siyaset için olduğu kadar tabiî kelâm için de doğrudur.Fakat felsefî Tanrı kavramımızın kaynaklarını bulmak için eski Yunan Tarihi'nin neresine bakılması gerektiği pek o kadar açık değildir.  Etienne Gilson Tanrı ve Felsefe Eski Yunan Felsefesi hakkındaki bilgimizin büyük bir bölümünün kaynağı durumunda olan Aristoteles'in yazılarını okur okumaz önümüze çıkan güçlük, tam bir bütünlük içinde kendisini gösterir. Aristoteles, Milet'li Tales'ten söz ederken şöyle der: Bu filozofa göre, her şeyin kendisinden çıktığı ve yine her şeyin sonunda kendisine döneceği ilk ilke veya unsur, su'dur. Başka bir yerde de Aristoteles buna şu bilgiyi ekler: Aynı Tales'e göre, "Her şey tanrılarla doludur."1 birbirinden farklı bu iki ifade, felsefî bakımdan nasıl uzlaştırılabilir? Etienne Gilson Tanrı ve Felsefe Uzlaştırmanın ilk yolu, su ve tanrı kavramlarını özdeş saymaktır.Çağdaş b

Emre Koyuncu Pornografi

Pornografi bir ey midir? Bir eyse nedir, ne de ildir?Pornografi, eski Yunan dilinde fahi eler hakkında yazılmı metinler için kullanılmı bir sözcük.Günümüzde ise daha çok cinsel bakımdan açık saçık yazı ve görüntüleri kastetmek için kullanılıyor. Pornografi tutucu kesim, liberaller ve feministlerin birbirleriyle ve kendi içlerinde oldukça ayrı malarına sebep olan bir konu; özellikle hukuki yaptırım söz konusu oldu uzaman kavramlar ve tanımlar “açık seçik” olmak zorunda. Emre Koyuncu Pornografi Örneğin yukarıda yaptı ımız tanım ile anatomi ders kitaplarındaki kimi metin ve resimleri pornografik olarak nitelendirmek mümkün. Öte yandan cinsel bakımdan açık seçiklik de oldukça mu lak. Ne gibi durumlarda bir yazı açık saçık oluverir, nitekim kültürler ve ya antı tarzlarına göre cinsel bakımdan açık seçiklik anlayı ı her zaman bütünüyle kesi miyor olabilir. lk tanımdan hareketle pornografiyi sözlü yada grafik cinsel bakımdan açık seçik olan ve ki ide cinsel uyarılmaları amaçlayan

Edgar Allan Poe

Rotterdam'dan gelen son haberlerden anlasıldığı kadarıyla sehir büyük bir felsefi heyecan içinde. Gerçekten de orada olan olay o kadar beklenmedik - o kadar benzersiz - yerlesik kanılara öylesine ters ki - çok yakında tüm Avrupa'nın ayağa kalkacağından, fizikte, mantıkta ve astronomide kargasalar yasanacağından eminim. Edgar Allan Poe Anlasıldığı kadarıyla------- ‘ın -------gününde (tarihten emin değilim) büyük bir insan kalabalığı, belirtilmeyen amaçlar uğruna, güzel Rotterdam sehrinin büyük Ticaret Meydanı'nda toplandı. Sıcak bir gündü - mevsim için fazlasıyla sıcaktı - yaprak bile kımıldamıyordu; ve kalabalık, mavi gökkubbeye bolca saçılmıs genis, beyaz bulut kümelerinin arada sırada yağdırdığı ahmak ıslatanlara aldırmaz görünüyordu. Yine de öğle civarında kalabalığa hafif, ama dikkat çekici bir heyecan dalgası yayıldı; on bin ağız hep birden konusmaya basladı; ve hemen ardından da on bin yüz yukarı, göğe çevrildi, on bin pipo aynı anda on bin ağzın kenarından düstü27

Ecco Hom Kişi Nasıl Kendi Olur

Nietzsche, Ecce Homoda, kendi değişim süreçlerini ve eserlerinin ortaya çıkış öykülerini anlatır ve "Üst İnsan" kavramına model olarak kendisini ortaya koyar. "Neden Böyle Bilgeyim?", "Neden Böyle Akıllıyım?", "Neden Böyle İyi Kitaplar Yazıyorum?" gibi sorularla çalışmanın başlangıcında kendisini ameliyat masasına yatırır Nietzsche. Ardından da eserlerinin hangi dönemde, hangi şartlar ve sağlık koşullan altında, hangi esinlenmelerle yazıldığını detaylı olarak anlatır. Bütün anlattıklarına karşın, ironik bir şekilde, sık sık kendisinin anlaşılmasını beklemediğinden de dem vurur ve ekler:"Bir gün korkunç bir şeyin anısıyla birlikte anılacak benim adım, yeryüzünde eşi görülmemiş bir bunalımın, en derin bunalım krizinin; o güne dek inanılmış, istenmiş, kutsal görülen ne varsa, hepsine karşı yöneltilecek bir son sözün anısıyla." PAYLAŞIN Share on linkedin Share on facebook Share on twitter Share on google M

Descartes Yöntem Üzerine Konuşma

Yöntem Üzerine Konuşma’nın 1. ve 2. bölümlerinde Descartes’ın neden bir yöntem arayışı içine girdiğini, bu yönteminin neleri başarabileceğini ve aydınlanmaya giden yoldaki ışıltıları gördük. Kitabın 3.bölümü, bu yöntem arayışının arka planında yatan “ahlak problemi”ni irdelemektedir. Descartes, daha önce de ifade ettiği gibi “bina”ları yıkıp tekrar yapacak ve böylece açık-seçik olarak, oturduğu binanın sarsılmaz bilgisine sahip olacaktır. Bu çaba içerisinde kuramda çözülmemiş sorun şüphesiz filozofu askıda bırakacak, güçlükler çıkaracaktır. Ancak yaşama ve eylemlere dair, çözülmemiş sorular ise filozofu daha fazla rahatsız edecek, hatta tedirgin kılacaktır. PAYLAŞIN Share on linkedin Share on facebook Share on twitter Share on google More Sharing Services

Bedri Ruhselman Ruhlar Arasında

Spiritizm'in yüz yılı aşkın süreden beri insanlık için sağladığı bilgi ve görgü imkânlarının esası : bedensiz varlıklardan alınan ruhsal tebligata dayanır. Ruhsal tebligatın öğretisi dahilinde gelişen spiritik hakikâtler, ayni paralelde bir diğer esaslı temeli de geliştirmiştir.Bu temel, medyom ismi verilen özel yetenekli ve bu yetenek vüs'atince vazifeli kişilerin maddî ve manevî çabalan sonucunda kurulmuştur. Medyomluk ve tebligat birbirinden kesinlikle aynlamayan iki kurumdur. Biri diğerin ayrılmaz tamamlayıcı parçasıdır. Bedri Ruhselman  Ruhlar Arasında Medyomun asıl amacı, psişik yetenekler tazahür ettirmek değil, bedensiz varlıklarla, çeşitli seviyelerde olmak üzere irtibat kurarak, insanlara üstün bir realitenin tekâmül ettirici bilgilerini aktarabilmekdir.Bu durum spiritzm bakımından en önemli bir noktadır.Medyomlar ayni zamanda psişik yeteneklere de sahip bulunabilirler. Bedri Ruhselman  Ruhlar Arasında  Çeşitli metapsişik tezahüratın ortaya çıkmasına vasıtalık eden

Aydın Topaloğlu Teizm ya da Ateizm

İnsanın var olduğu bir yerde, Tanrı inacının ve bu inanca karşı düşüncelerin ortaya çıkmasından doğal bir şey olmayacaktır. Tanrı inancı ve bu inanca karşı oluşan tepkiler insanın neredeyse evrensel bir tecrübesi olmuştur. Birinin diğerinden ayrı etüt etmek veya aralarındaki ilişkiyi doğru saptamamak herhalde konuyu bütünüyle görmemek demektir. Aydın Topaloğlu Teizm ya da Ateizm Her iki ekolün argümanlarını gözardı ederek yapılacak bir değerlendirme veya varılacak bir sonuç da eksik kalacaktır. Dolayısıyla insanlık tarihinde teizm ne kadar önemli ise ateizm de aynı derecede önemli bir olgudur. Aydın Topaloğlu Teizm ya da Ateizm Pek çok insan için Tanrı topyekün yaşamın ve varlıklar aleminin temel dayanağını olup, düşüncenin zorunlu olarak vardığı sonuç ve aklın kuşku duymayacak derecede kabul ettiği yüce varlıktır. Bazı kişiler içinse O, her nasılsa insan zihnine girmiş olan ve bir türlü atılamayan yapay bir idea ve çözülemez bir problemdir. Aydın Topaloğlu Teizm ya da Ateizm  İnan