Skip to main content

Posts

Showing posts from October, 2013

Hüseyin Nihal Atsız Ruh Adam

Ruh Adam, Türk edebiyatında pek alışılmamış çeşitte bir romandır. Müellifin tarihi romanlarını okumuş olanlar, tarihi bir roman gibi başlayan bu eserin öyle olmadığını görecek, sayfalar ilerledikçe kendilerini aşırı bir sembolizmin içinde bulacaklardır. Ruh Adam, kendi nefsi ile mücadele eden bir insanın macerasıdır. Edebi-ruhi tahlilini yapanlar, eserin hakikaten bir roman mı, yoksa yaşanmış bir hayat mı olduğunu kestirmekte hayli tereddüde düşeceklerdir..

Mehmet Emin Özafsar Oryantalist Düsünceye Itirazlar

Bu kitap dört ayri makaleden olusmaktadir. Makaleler, Hadis ve Sünnet sahasinda yaklasik bir asirdir oryantalist tetkiklerde egemen olan yaklasimla ilgili degerlendirmeleri içermektedir. Bu makalelerden ilki 'Bati Bilinçalti ve Oryantalist Mesâi basligini tasimaktadir. Diger üç makaleye gelince; ilki Prof. M. Musta el-Azamî'ye aittir ve 'Müstesrik Schacht ve Nebevi Sünnet' basligini tasimaktadir, isminden de anlasilacagi üzere makale, spesifik olarak Schacht'in 'The Origins of Muhammadan Jurisprudence (Oxford-1950)' ve 'An Introduction to Islamic Law (Londod-1964 ve 1966) adli eserlerinde ortaya koydugu Hadis-Sünnet konusundaki tezlerinin tenkidine tahsis edilmistir.

Kemal Tahir Hür Şehrin İnsanları 2

Komiser olduğundan, hiçbir baskın tehlikesine mâruz kalmadan poker oynamak kabil olduğu için, semtin, hatta şehrin meşhur oyuncuları devama başladılar. Diğer emsali gibi, muayyen bir vakitte kapatmağa mecbur bulunmadığından, uykusu kaçanlar, son tramvaya yetişemiyenler sabaha kadar oturmak için buraya geliyorlar. Kendisi, üç dört günde bir uğrayıp hesaba üstünkörü bakarak, hem ocakçı, hem patron vekili, Hacı'nın verdiği paralan cebine soku verdiğinden, müşterilere karşı çekingenlik de edilmiyordu.

Kemal Tahir Hür Şehrin İnsanları 1

Garson İhsan, Felek kıraathanesinin hela musluğunda elini yıkayan Murat'a sabun yetiştirdi: — Buyrun Murat bey! — Teşekkür ederim. — Siz mi kazandınız. — Evet. — Kaç parti? — İki parti. Kırk kuruş aldım. Allah bereket versin... — Onlar Cimdallı'da sizi yenemezler. Burada, sizi Cimdallı'da yenecek yok... — Kâat meselesi. — Kâat başka... Bir de'oynamak lâzım. Siz yedili'ye varıncaya kadar hesaplıyorsunuz. - Sade hesap değil... Onlar keyf için oynuyorlar, biz geçinmek için. Arada  fark var.Murat, öğle yemeğinde ekseriya olduğu gibi bir bardak çayla beraber simit yediği  halde, elini, uzun uzadı-ya sabunladı. Elini sabunladığı zamanlar, vücudu keselenmiş, temiz çamaşır giymiş gibi rahatlayıp ferahlıyordu. Sabunu, garson İhsan'a verdi. Garson İhsan, elinin sırtını uzattı. Murat güldü: — Şunu avucuna neden almazsın? — uğursuzluk olurmuş.

Ahmet Altan Kirar Gogsune Bastirirken

Ahmet Altan, yalnızca duyguların, tutkuların değil, düşüncelerin de yazarı. Birçok insanın sustuğu, susturulduğu, sindirildiği dönemlerde, düşüncelerini açıkça yazmaktan, inandıkları için mücadele etmekten çekinmeyen; defalarca yargılanıp mâhkum olsa da düşüncelerinden taviz vermeyen güçlü bir kalem. Kalabalıkların, sessizliğin karanlığına çekildiği zamanlarda toplumun vicdanı olmayı başaranlardan biri. Ve Kırar Göğsüne Bastırırken'de, düşüncelerini her zaman insan duyarlılığının sıcaklığı ile ifade etmeyi başarmış olan Altan'ın, hayatımıza, geçmişimize ve geleceğimize ışık tuttuğu, kaygılarımızı ve umutlarımızı dile getirdiği yazılar var. Romanlarında insan ruhunun derinliğini, insanın kaderini, hüznünü, coşkusunu anlatan Altan'ın bu kitabı, toplumun söylenmesi yasaklanmış acılarına, bastırılmış sevinçlerine, gölgede bırakılmış sırlarına eğiliyor.

Ahmet Altan Sudaki İz

Karanlık sınıfın kapısı birden açıldı, iri bir gölge girdi içeri. Necip'in her yanını ateşler bastı.Bacakları titriyordu, ağzı kurumuştu. Soğuğu da karanlığı da unutmuştu, üstüne gelen iri gölgeye bakıyordu. Koridorun ışığı içeri vuruyordu. Gölge yaklaştıkça büyüyüp irileşiyordu. Başını önüne eğdi. Sırtı terlemişti. Ortaokulun müdürü, Necip'in alnına düşen bir tutam saçı tutup çekti. - Biz seni okuldan atmadık mı? Hâlâ ne arıyorsun burada yüzsüz herif? Necip karşılık vermedi. Başını kaldıramıyordu. Müdürden nefret ediyordu ama, ondan korkuyordu da, bir türlü kendini toparlayıp konuşamıyordu. - Sana söylüyorum serseri herif, hâlâ ne arıyorsun burada? Necip cılız bir sesle, - Eve gidecek param yok, dedi. - Bunları daha önce düşünseydin. Atın bu iti dışarı!

Ahmet Altan Kristal Denizaltı

Biz birbirimizin hiçbir seyi... Öteki... Kıskanmak ve içimizdeki bıçak O ânı beklemek Đnsan sevdiğini görmediğinde...Mumlar söndü, gece bitti Bir kadınla yapılan üç sey...Yüzler ve kaderimiz Proust, ask, sefkat Bir hayattan bir hayata geçmek 'Ben bayağıyım ama yazdıklanm öyle değildir' Sonsuz mektup ilk düğme Göztepe'nin mahut lodosları Venüs'le Bulusma Kristal denizaltı Kus, Rab, Hayat Ses Kelimeler maskelerini çıkarırken Sıradan bir kadın Pygmalion Çok uzun bir yol... Birine bağlanmakSiz Đspanyolca bilir misiniz?Mutsuz dev GülibrisĐmler ve zamanın arafında /129 Kadın bahçeleri Çiçekler ve kibir Sükûnetten kaçıs Açık ayakkabılar ve ahlaksızlık Mutluluk yollarında Sana...

Ahmet Altan Kılıç Yarası Gibi

Bütün o eski ve unutulmuş eşyalar; kesme kristalden hokka takımı, sülüs yazıların ölmekte olan canlılar gibi üstünde kıvrandığı sararmış kâğıtlar, yer yer çatlamış deri koltuk, duvara dayalı bir teli kopuk tambur, çekmeceleri kaybolmuş ceviz masa, çatlak bir porselen tabağın içinde duran, sabundan yapılmış, boyaları dökük meyveler, ortasından geçen ince demir çubuğu paslı, bir yanı göçmüş teneke atlas, duvara yan yana asılmış gümüş kılıçla fildişi baston, odanın bir köşesine yığılmış eski dergiler,maroken ciltli kitaplar; bütün bunlar, bütün oda, bütün ev, hatta belki bütün kent toz içindeydi; incecik bir toz her şeyin üstüne yayılmış, içine sinmiş, eskitip öldürmüştü.

Ahmet Altan İsyan Günlerinde Aşk

Bazı geceler, eskimiş Acem halılarının üstünde yürüyen karıncaların adım seslerini duyarak uyanıyordu.Yüzlerce yıl önce dağ köylerinin izbe odalarında dokunmuş, çiğnene çiğnene solgunlaşmış bu halıların üstünde yürüyen son canlılar olan ince belli, titrek eklemli, boğumları simsiyah parlayan karıncaların kimsenin duymadığı adım sesleri, Osman'ın zamandan ve dünyadan kopmuş durgun ruhunda içini korkuyla titreterek yankılanıyordu.Bir zamanlar büyükannesinin, şehvetin en ıssız, en ücra köşelerine gidip oralarda insan etinin tadabileceği en keskin zevkleri aradığı geniş yataktan zorlukla iniyor, ayaklarını, sürekli çıtırtılarla eskiyen ahşap tabana basıp bir zaman bu pürtüklü serdikten güç almaya çabalayarak bekledikten sonra, kalkıp yorgun adımlarla odadan çıkıyordu. Sırtında, dedesinden kalma, yer yer eprimiş, beyazlığını çoktan kaybetmiş uzun gecelik entarisiyle salona gidip bütün lambaları yakıyor ve orada görmeyi beklediği karıncaları değil, şeffaf ve kaygan bedenleriyl

Ahmet Altan İçimizde Bir Yer

Bir Kadın, Bir Erkek... Nice aşk yitirdim ben. Kışkırtıcı bir bakışıyla çılgına döndüğüm, bir dudak büküşüyle ağulu acılar çektiğim, kahkahalarıyla şenlenip gözyaşlarıyla kederlendiğim, bir tanrıça katına çıkartıp tapındığım, kutsal mabetlerinin sunaklarına hayatımı bir adak gibi bırakmayı arzuladığım, memelerinde, kasıklarında, kalçalarında,bacaklannda, boyunlarında adanmış topraklarda dolaşan bir sofu gibi vecd içinde kendimden geçerek dolaştığım, ayaklarına kapandığım, göğüslerinde ağladığım, saçının bir teline halel gelmesin diye fütursuzca ölüme yürüyeceğimi hissettiğim, bazen öldürmeyi şiddetle istediğim, onda yok olup onla var olduğum, bana her defasında aşkı, acıyı, sevinci, hayatı ve ölümü yeniden öğreten kadınlar yitirdim ben

Ahmet Altan Aldatmak

'Onunla bir kere daha buluşması, yaşadıklarını bir kaçamak olmaktan çıkaracak, kendisini bir labirent gibi içine alıp bu yaşananları bir daha kolay kolay dışına çıkılamayacak bir maceraya dönüştürecekti. Bunu hissediyordu. Kaçacaksa şimdi kaçmalıydı, daha sonra çok geç olacaktı. Böyle olacağını hissettiği, hatta bildiği halde kaçmak istemiyordu. Yaşadıklarının yarattığı heyecan ve zevk kadar, hatta belki de daha çok, bundan sonra neleri nasıl yaşayacağına dair içindeki merak, kaçmasına izin vermiyordu.' Bu kitabı okuduktan sonra hayatınıza ve ilişkilerinize bir kez daha bakacak, hepsinin size şimdi çok daha değişik göründüğünü şaşırarak fark edeceksiniz.Aşkı ve insanı pek az yazar onun gibi anlatabildi..

Ahmed-i Faruki Mektubat

Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyor. Fâideli seyleri yaratıp, dostu ve düsmanı ayırmadan, herkese gönderiyor. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken mü’minlerden tevbe etmiyenlere ihsân ederek, onları afv edecek, Cennete kavusduracakdır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlıkda durduran, hepsini korku ve dehsetden koruyan yalnız Odur. Böyle yüce bir Allahın serefli ismine sıgınarak, bu kitâbı yazmaga baslıyorum. Allahü teâlâya hamd olsun! Peygamberlerin en üstününe ve Onun temiz Âline ve Ona Eshâb olmakla sereflenmislerin hepsine selâmlar ve hayrlı düâlar olsun!Târîh boyunca, îmânlılar ile îmânsızlar çarpısmakda, kuvvetli, çalıskan olan, gâlib ve hâkim olmakda, inançlarını, düsüncelerini yaymakdadır. Bu çarpısma, harb vâsıtaları ile, dögüserek oldugu gibi, propaganda ile, nesr yolu ile de yapılmakdadır. Simdi, ikinci savas bütün hızı ve kuvveti ile hergün devâm etmekdedir. Îmânsızlar, alçakça ve açıkça iftirâ etdikleri gibi, müslimân sekline gir

Ahmed Ziyauddin Kıyamet Alametleri

Ahmed Günbay Yıldız Günahın Rengi

Benzi uçuktu. Yosun yeşiline dönük, daha çok soğumuş kül rengini andırıyorduyüzü... Gözlerinin içi taze bir yağmurun ardından buhar buhar kaynaşan toprağı hatırlatıyordu...Mesafesiz ufuklar aralıyor gibi kısık bakan gözleri, muhtemeldir ki görmüyordu...Dışarılarda, doğayı dalgın uykusundan uyandırmaya çalışan manzaranın dekor ve nakışlarını hazırlamak için çırpman yeryüzünde, hareketlilik vardı... Ne yazık kidesen desen çiçekleriyle havanın rayihasını değiştirecek günlerin muştusunu haykırmaya çalışan yeryüzünün, seremonisinde değildi onun bakışları... Oysa, dünyaya nefis bir görüntü kazandıracak olan baharın hazırlıkları içindeydi toprak...Akdeniz, hırçın dalgaların uslanmaz kabarışlarıyla çalkalanıyordu şu an.Evleri denize yakın bir mesafedeydi ve aralarında hiçbir engel yoktu. Dalgaların hoyrat vuruşlarıyla kıyıları amansız tokatlayışı, ona ürpertili heyecanlar yaşatırdı seyrederken.donmuş insan gibi, anlamsızdı bakışları.Genç kız cumbalı evin, denize bakan odasının pencere

Adrian DHage Omega Paeşömeni

Roma Vatikan'ın Başbakanı olan Kardinal, Papalık Sarayı'nın ikinci katındaki odasının penceresinde durmuş San Pietro Meydanı'na bakıyordu. Kardinal Lorenzo Petroni'nin kafasında iki farklı şey vardı. Bunlardan biri, Papa'nın sağlık durumunun aciliyetiydi ama kadın şu anda çok daha tehlikeli idi. Katolik Kilisesi'nin en güçlü Kardinali uzun boylu, ince, zarifve görkemli bir kişi idi. Kenarları kızıl kumaşla süslenmiş cübbesi kusursuzdu. Solgun ve köşeli yüzü son derece zarif yapılı, gözleri mavi ve bakışları delici idi. înce siyah saçlarının arasına kendisine bir seçkinlik katan aklar düşmüştü. Altında, kış mevsiminde erken çöken alacakaranlığın sarıp sarmaladığı büyük St Peter Meydanı uzanıyordu.  Yağmurun durmasına karşın hâlâ ıslak olan parke taşlar, Vatikan'a ait binalardan sızan ışıklarla yumuşak bir şekilde parlıyordu. Bir kâğıt parçası, kimseciklerin olmadığı meydanda uçuştu ve Bernini'nin yaptığı  sütunların arasında kayboldu. Rüzgâr, üç y

Adalet Ağaoğlu Ruh Üşümesi

Abidin Zeynel Tambağ Hitabet Tarihi ve Örnek Hutbeler

Adrian Berry Sonsuzluğun Kıyıları

Adil Maviş Geleceğin Meslekleri

Afşar Timuçin Destanlar

Adolf Hitler Siyasi Vasiyetim

Adolf Hitler Kavgam

Bir Düğün Gecesi - Adalet Ağaoğlu

Yayımlandığı yılın belli başlı bütün edebiyat ödüllerine değer görülen bir Düğün Gecesi (1979), Adalet Ağaoğlu'nun geniş tarihsel akışları “dar zamanlar”da keskinleştiren tekniğiyle, edebiyatımıza yepyeni bir soluk kattığı roman dizisinin ikinci kitabı.  “İntihar etmeyeceksek içelim bari!” Bugüne dek Türk romanının en kültleşmiş cümlelerinden biriyle açılan bu yapıt, bir yandan Anadolu kulübündeki “bir düğün gecesi” boyunca Ölmeye Yatmak'ın ana karakteri Aysel'in izini çevresiyle sürmekte, diğer yandan da, yakın tarihimizin bir dönemiyle daha “iktidar” olgusu ekseninde esaslı bir hesaplaşmaya girmektedir.

Abdulbaki Gölpınarlı Simavna Kadisio

Agatha Christie Ve Ayna Kırıldı