Garson İhsan, Felek kıraathanesinin hela musluğunda elini yıkayan Murat'a
sabun yetiştirdi:
— Buyrun Murat bey!
— Teşekkür ederim.
— Siz mi kazandınız.
— Evet.
— Kaç parti?
— İki parti. Kırk kuruş aldım. Allah bereket versin...
— Onlar Cimdallı'da sizi yenemezler. Burada, sizi Cimdallı'da yenecek yok...
— Kâat meselesi.
— Kâat başka... Bir de'oynamak lâzım. Siz yedili'ye varıncaya kadar
hesaplıyorsunuz.
- Sade hesap değil... Onlar keyf için oynuyorlar, biz geçinmek için. Arada fark var.Murat, öğle yemeğinde ekseriya olduğu gibi bir bardak çayla beraber simit yediği halde, elini, uzun uzadı-ya sabunladı. Elini sabunladığı zamanlar, vücudu
keselenmiş, temiz çamaşır giymiş gibi rahatlayıp ferahlıyordu.
Sabunu, garson İhsan'a verdi. Garson İhsan, elinin sırtını uzattı. Murat güldü:
— Şunu avucuna neden almazsın?
— uğursuzluk olurmuş.