Bir Zamanlar
Bismillahirrahmanirrahim Rahman Rahim Allah'ın adıyla...Dokuz yasımda Đstanbul'a geldiğimde hayretten sasakal-mıstım. Hiç kimsenin ayağında lâstik ayakkabı yoktu. Çocuklar bile kalın kumastanpıanto giyiyorlardı.Kadınların bası,; açık, tırnakları da upuzundu.. Taksiler vardı sürü ile... Ya renkli sekerler.. Aman sanki rüyü alemi... Adapazarı Kay-narca'da bu renkli sekerleri sadece.panayır günlerinde görürdüm. Acaba Đstanbul'da hergün mü panayır vardı?Oturduğumuz Çağlayan semtinde hiç kimse annem gibi upuzun giymiyordu. Neden acaba? Komsularımızdan hiç kimse namaz kılmıyorlar, acaba Đstanbul'da namaz sart değilmi? Köylülere mi mahsus kapanmak, oruç.tutmak? Evet evet, onlara mahsus.Çünkü köylüleri hiç kimse adam yerine koymuyor. Göbekli fötr sapkalı adamın önünde eğiliyorlar. Her tarafta acaib alemler var. Ve ben köyden gelmenin saskınlığı içinde kendimi bir modaevinde çırak olarak buldum. Artık gazetelerde filimlerde gördüğüm uzun tırnaklı kadınları yakından görüyor, hayretle onlara
bakıyordum. Tamamen gösteris için yasıyorlar. HiçAtyûh'ın adını anmıyorlardı.Hiç kimse dedeme benzemiyordu. Ya komsumuz hacı teyzeyi andıran bir tane kadın bile yoktu. Evet evet... Đstanbul'da böyle olunması lazım galiba. Emine on yasma girerken bu kararı vermeye baslıyor. Annesinin örtüsü de küçülüyor. Demek Đstanzan bir öğrenci, bazan da bir öğretmen oluyordu.